Florya’nın esas ötüşü makara çekme tarzındadır. Başlıca makara çeşitleri kurbağa makarası, canalya makarası ve ebabil makarasıdır. Görüldüğü gibi her üç makara çeşidi de başka hayvanların ötüşlerine benzetilerek adlandırılmıştır. Kurbağa malûm. Canalya (aslı Rumca caneli) Emberizidae (Kiraz kuşları) familyasından, bilimsel adı Emberiza citrinella olan, tohumla beslenen, açık arazide yaşayan küçük bir kuştur. Yazın özellikle Trakya’nın kuzeyinde ürer. Kışın diğer bölgelerde de görülür. Ebabiller ise eskiden kayalıklarda bulunurken günümüzde daha çok büyük şehirlerde yaşayan, ilk bakışta kırlangıca benzeyen kuşlardır (Apopidae familyası).
Kurbağa makarasının alt çeşitlerinden tor kurbağası, yuvarlak kurbağa ve düz kurbağa makbul olanlardır. En makbulü de tor kurbağasıdır. Basık kurbağa ve çır kurbağası ise makbul olmayan kurbağalardır. Canalyanın “cucucu”, “cicici”, kaba canalya gibi çeşitleri vardır.
Florya’nın makbul makaraları arasında bir de “lülü” vardır ki en makbulü kabul edilen bu ötüşün 15-20 yıldan beri duyulmadığı, unutulduğu söylenmektedir.
Florya’nın ötüşü makara olduğu için hem ötüşün güzelliği, hem de uzunluğu önemlidir. Ötüşün uzunluğu kuşçular arasında “sayı” ile ölçülür. Aşağı yukarı bir sayı yarım saniyedir. Kuş öterken kuşçular içlerinden onar onar sayarlar. 50 sayının üzerinde öten kuşlara “uzun kuş” denir. 200 sayı öten kuşlar olduğu söylenmekteyse de ben bunu ihtiyatla karşılıyorum. Tabiî kuşun uzun ötmesi yanında güzel ötmesi de gerekir. Bir kere makbul makaralarla ötmesi şarttır. Öterken makarayı devirmemesi, yani başka makaraya geçmemesi, indirme bindirme (yani volüm dalgalanması) yapmaması gerekir. Bunlara bozuk denir. Fakat makaraya başladıktan sonra kaldırırsa, yani volümü yükseltirse bu bozuk olmaz, ama ezerse bozuk olur. Florya’nın “ders” devresi 15 Marttan sonra başlar. Ders, kuşun tam ötümden önceki yarım, bölük pörçük ötmesidir. Florya 1.5 ay kadar ders yapar. Ders esnasında makaralarını pişirir. Nisan 15 civarında da “dikilir”, yani makaraya başlar; Ağustos sonuna kadar öter. İşte bu dönem, kuşçuluğun en keyifli dönemidir.
Ötücü kuşların ötmesi üremeyle ilgilidir. Ötüşün amacı çevredeki hemcinslerine varlığını ilân ederek dişileri cezbetmek, erkeklere ise meydan okumak, önce eş bulmada, sonra da besin aramada diğer erkeklerin öten kuşun bölgesine girmemesini sağlamaktır. Dolayısıyla ötme sosyal bir olaydır. Kafeste tutulan kuşlar da başka kuşlarla karşılaştıklarında daha çok öterler. Bu saka için de önemli olmakla beraber Florya´nın bol ötmesi için elzemdir. Bu sebeple ötüm mevsimi girince kuşçular kuşlarını kuşçu kahvelerine getirerek karşılıklı öttürürler. Kuşçular da kuşların karşılıklı ötüşünün rekabet esasına dayandığının bilincindedirler. Onun için karşılıklı öten kuşların dövüştüğünden söz ederler. Kahvede kuş öttürmenin incelikleri vardır. Değişik çevre kuşu ürküteceğinden, Florya´nın kafeslerinin üzerine daha kış mevsiminde ince beyaz bezden örtüler geçirilir. Daha sonra kuş kahveye yine örtüde götürülür ve bu sayede yerini yadırgamadan öter. En makbulü kuşun asmaca ötmesidir. Yani kafesi asıp kuşu kendi haline bırakırsınız, kuş bozmadan öter. Fakat iyi öten kuşların çoğunun zaman zaman bozukları olur. Bu yüzden kafes masanın üstünde durur. Kuşun sahibi kuş bozduğu zaman daha önceden kuşu alıştırdığı şekilde hafifçe kafese vurarak bozuk ötüşü kesmeye çalışır. Kahvedeki kuşların bozuk ötmemesi floryada çok önemlidir, çünkü sakadan farklı olarak floryanın Florya´nın ötüşü hayatının her döneminde bir ölçüde değişmeye açıktır. Yani floryanın Florya´nın ötüşü kısmen genetik olarak belirlenir, kısmen de öğrenilir. Bu yüzden bozuk ötüşlerin olduğu bir ortamda en falsosuz kuşun bile bunları kapıp ötüşünü bozma ihtimali vardır. Onun için kuşçu kahvelerini işletenlerin kuşçuluktan anlaması şarttır, çünkü ötüm zamanı kuşu devamlı falso yapan kişiyi kuşunu götürmesi için uyarmakla yükümlüdür. Tahmin edilebileceği gibi kahvede karşılıklı kuş öttürmenin müsabakaya, rekabete dönüşebilecek bir yanı vardır. Özellikle floryanın ötüp ötmeyeceğinin belli olmaması, fakat bir kere kızışınca da kuşların karşılıklı olarak birbirlerini bastırmak için öttükçe ötmeleri, yani dövüşmeleri bu kuşu iddiaya elverişli kılar. Hatta son yıllarda organize müsabakalar da düzenlenmektedir. Yalnız floryanın dövüşmesi için karşısındaki kuşun da aynı makarayı çekmesi gerekir. Mesela kaba canalya öten kuş ebabile cevap vermez. Üsküdarlı ünlü kuşçu Ciğerci Hikmet’in bir anısı iddiacılığın nerelere varabileceğini göstermektedir:
“Bir gün Balatlı Terzi Yani Arap Ali’nin kahvesine bir florya getirdi. Kuş çırladı. Arap Ali söylenince Yani kızdı; kuşun kafasını koparıp attı. Bu 100 sayılık bir kuştu.”
Günümüzün belli başlı kuşçu kahveleri şunlardır:
- Şehremini Saray Meydanında Ali Hocanın (Suvat Ergünel) kahvesi,
- Kocamustafapaşa Sümbülefendi’de Tarık’ın (Tarık Kırkan) kahvesi,
- Üsküdar Yenimahalle, Dikilitaş’ta Palabıyık İbrahim’in kahvesi,
- yazlık olarak da Silivrikapı, Beykoz Çayırbaşı’dır.
- Beşiktaş’ta Kamburun Bahçesinde de kuşçular ötüm zamanı Pazar sabahları toplanırlar.
- Çarşamba günleri de Fatih Camiinin Malta Kapısı önünde kuş pazarı kurulduğunda kuşçular kapıya bitişik Malta kahvesinde toplanırlar. Eskinin namlı kuşçu kahvelerinin başında Fatih Atpazarı kahvesi gelir. II. Abdülhamit devrinde kuş pazarı da burada kurulurmuş. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ise Alipaşa (Davutpaşa Camii’nin avlusunda), Tavukpazan, Silivrikapı (surun dışında), Yenibahçe,beykoz çiğdem mahallesinde burhan nın kahvesi, beykozda tokat köydeki spor kulübü yanındaki kahve, Üsküdar’da Arap Ali’nin kahvesi, yine Üsküdar’da Muhacirin kahvesi, daha yakın yıllarda da Karagümrük’te Nihat’ın Kahvesi ünlü kuşçu kahveleriydi.
Bazı saka ve Floryalar ötüşlerinin olağanüstü güzelliğiyle kuşçuluğun sözlü tarihinde yer almışlardır. Bugünkü kuşçulara göre gelmiş geçmiş en iyi saka, 1930’lu yıllarda yaşayan Limoncu Saka’dır. Eminönü Limon İskelesinde çalışan bir Rum’a ait olduğu için bu adla anılan bu kuşun ötüşü kanarya kadar gürmüş.
Ünlü Floryalar daha çoktur: Sahibi Kapalı çarşı’da fincancılık yapan Fincancı Kuş (1936), Taksim tarafında Karabiber Kuş, Atatürk’ün hanendesi Hafız Yaşar’a ait Aslan marka Kuş (hepsi 1930’lar), Taksim’de Benzinci Kadri Beye ait Benzinci Kuş (1949-50).
Derleme: Ali Ertan Kuşçu